Selam Millet! Bugün yeni serimizde farklı bir yolculuğa çıkacağız. İlk şanslımız olan 11.22.63 yorumlarımı umarım beğenmişsinizdir. İkinci yolculuğumuz ise tarih dizilerine olan hayranlığım ve yeni çıkmış, çok bilinmeyen bir eser ile devam edecek. Wİll.
///Unutmayın, Bu yazı spoiler içermektedir.///
Dizinin ilk bölümü bize oyunculukların üst düzey olduğunu göstermiştir. İsterseniz ilk bölüm için önem arz eden karakterlere biraz değinelim;
William Shakespeare: Şair, oyun yazarı ve oyuncudur aynı zamanda evli ve 3 çocuk sahibidir. Kendisi yakışıklı başrolümüz oluyor.
James Burbage: Tiyatronun sahibi, Wİll kardeşimizi işe alan kişi.
Alice Burbage: James amcamızın kızı. Will kardeşimize abayı yakmış gibi.
Richard Burbage: James amcamızın oğlu ve aynı zamanda oyuncu.
Christopher Marlowe: Oyun yazarı ve aynı zamanda devlete çalışıyor.
Kemp = Oyuncu, komikliğiyle öne çıkıyor
Şimdi de dizinin konusundan ve ilk bölümde hangi noktalar üzerinde durduğumdan bahsedeceğim;
16.yüzyılda geçen hikâye Romeo ve Julliet’in dünyaca ünlü yazarı William Shakespeare’ın 20’li yaşlarını anlatıyor. Shakespeare’in hayatının en heyecanlı dönemini anlatan sıra dışı bir drama olarak nitelendirilen bu eser gerçekten izlemeye değer. Şimdi de biraz bölümün önemli noktalarından bahsedelim.
-William Shakespeare kim abi?
Tam bir hayalperest, hedeflerine tam odaklı 3 çocuk babası Katolik bir genç. Geçmişte babasını mezhepsel sebepler yüzünden kaybeden başrolümüzün yaşadıkları, ona yazmasında oldukça yardımcı oluyor. Çok geçmeden tavernada yaptığı söz düellosunda da tabiri caizse bir kolejliyi yenerek ününe ün katmıştır.
-16. ve 17. Yüzyıllarda Tiyatro
Halkın duygularını tatmin etmek için gerçekten önemli bir yerdir tiyatrolar. İşin devlet tarafına gelirsek bazı yöneticiler dine saygısızlık yapıldığı veya “dinimiz buna izin vermez” tavırlarıyla krala tiyatroları kapatmak istediklerini iletir. Bunların başında ise ilerideki bölümlerde çok göreceğimiz Toppcliffe beyefendi geliyor.
-O zamanlar İngiltere
Dizinin dekorları ve kullanılan şarkılar adeta sizi o dönemi yaşıyormuş gibi hissettiriyor. Bunun yanında dizimiz o zamanki Protestanlık ve Katolik problemini de baş konular listesine almıştır. Dönemin kadın yaşantısının zorlukları ise belirli sahnelerde içimizi acıtmıyor değil.
-Marlow ne yapmaya çalışıyor?
Bölümün başında casus olarak tanıdığımız, atarlı giderli konuşmalarıyla Will’i epey darlayan Maslow abimiz tam Will’i ele verecekken bölüm sonunda onu kurtarıyor. Acaba tiyatronun geleceği için mi kurtardı? Yoksa onun üzerinde başka planları mı var bilemedik.
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle…
