4 Aralık Cuma günü vizyona giren 9 Kere Leyla filmi uzun zamandır beklediğim ve hakkında konuşmayı istediğim bir yapımdı.
Yorumlarıma geçmeden önce şu bilgiyi vermekte fayda var: 9 Kere Leyla filmi “9 Canlı” adlı bir tiyatro oyunundan ilham alınarak Ezel Akay tarafından beyaz perdeye uyarlanmıştır. Filmin oyuncu kadrosunda ise Haluk Bilginer, Demet Akbağ ve Elçin Sangu gibi gerçekten iddialı ve kendini kanıtlamış insanlar var.
Wikipediacılık taslamayı bırakıp biraz da filmden ve filmin dünyası hakkında ne düşündüğümü söylemek istiyorum. 9 Kere Leyla, Türk sinemasında izlemeye çok alışkın olmadığımız tarzda bir film desem herhalde yanlış olmaz. Bunu söylememdeki ana etken kesinlikle filmin günlük hayatta yaşanan olaylara çok farklı ve kelimenin tam anlamıyla olağanüstü bir perspektiften bakması. Şunu da belirtmeliyim aslında bu özelliği, filmi izleyici kitlesi konusunda biraz sınırlayabilir çünkü karşınızdaki kitle (genel Netflix izleyicisi) fazla alt metne dayalı yapımları tercih etmiyor ama şunu da eklemeliyim Ezel Akay filmin her noktasında söylemek istediği şeyleri en basit ve sade haline indirgeyip karşıya aktarmak istemiş.
Oyunculuklar anlamında çok konuşulması gereken bir iş olduğunu düşünmüyorum. Filmi izlerken şu oyuncu bu performansı ile çok üst düzeye çıkmış falan dediğim bir an olmadı ama bu oyunculuklar kötü demek değil aksine yönetmen ve ekibinin yaratmak istediği dünyaya çok güzel ayak uydurduklarını göstermiş. Öte yandan film görsel efekt ve green screen kullanımında hiç hata yapmamış, bunu özellikle belirtmek istedim çünkü ülkemizde bu konuda yapılan işlere ayrılan bütçe ve zaman film ekibinin işini zorlaştırabiliyor.
Filmde benim ilgimi çeken bir şey de kuşkusuz ikiz karakterler ve karakterlerin kendi benliklerini gördüğümüz sahnelerdi. Bence bu renkli ve farklı dünyaya büyük katkıları vardı. Özellikle Haluk Bilginer’in şarkı söyleyip iç hesaplaşma yaşadığı yerler keyifliydi.
Hoşuma gitmeyen şeylerden biri ise kesinlikle Adem’in Nergis’e taktığı lakaplar olabilir, o kadar abartıya kaçılmış ki her seferinde farklı bir şey hem seyirciyi yoruyordu hem de anlamsızdı. Öte yandan filmin mizah dilini çok başarılı bulmadığımı da belirtmeliyim.
Uzun lafın kısası ben filmi beğendim, daha iyi olabileceğine inandığım ama o tiyatral dünyası ve alt metinleriyle de seyircinin ağzında farklı bir tat bırakacağını düşündüğüm bir yapım olmuş. Biraz sıradanlıktan uzak durup Ezel Akay ve ekibinin sunduğu bu renkli dünyaya bir şans verin derim.
İyi Seyirler 🙂