“Eğer bir insan o kadar çok hikaye anlatırsa, kendisi de o hikayelerden biri olur ve hikaye ondan sonra da yaşar. Böylece insan ölümsüz olur.”
Big Fish, 2003, ABD yapımı Tim Burton filmi. Ki yönetmenin kendine has imzasını filmde görmemek mümkün değil.
Film hayalperest ve aynı zamanda maceraperest Edward Bloom ile onun tam zıttı bir karaktere sahip olan ve hikayelerine inanmayı reddeden oğlu Will Bloom etrafında gelişir.
Star wars’ın genç Obi Wan Kenobi ‘si Ewan McGregor’u başrolde göreceğiniz filmde, Helena Bonham Carter gibi pek çok usta oyuncu da yer alıyor. Filmde göz dolduran performanslardan ziyade daha sade ve samimi bir oyunculuk yer alıyor.
Gerçek dünyayı masallarla yoğurup seyircinin önüne koyan film, bu özelliğiyle farkında bile olmadığınız bonus bir gülümsemeyle ekrana bakmanızı sağlıyor. Üstelik güldürürken de düşündürmeyi de asla ihmal etmiyor.
Altında barındırdığı ince mesajlar, verdiği hayat dersleri, bitmek bilmeyen metaforları ve içerdiği dram öğesiyle keyifle izleyebileceğiniz bir film.
Şöyle bir ele almak gerekirse Big fish’i bir yapboz gibi görebiliriz. Bütün parçalar filmin sonunda bir araya geliyor ve büyük resim ancak o zaman tamamlanıyor. Final anına kadar ise kafalarda hep bir soru işareti.
Olumsuz olarak ele alınabilecek bazı küçük noktalara gelirsek eğer hikayelerin çokluğu ve arasındaki geçişler zaman zaman sizi sıkabilir ama dediğim gibi hepsini bir yapboz parçası olarak görmeniz işinize yarayabilir. Bunun yanında göze batmasada bazı mantık hataları da yok değil.
Big fish’i izlemeniz gereken kaliteli yapımlardan biri olarak rahatlıkla görebilirsiniz.
