Hayatımda geçirdiğim en verimli ve keyifli hafta sonlarından biri olabilir. Önce 9 Kere Leyla şimdi de Mank filmini izleyerek gerçekten yoğun iş temposundan biraz soyutlanmış hissediyorum. Mank David Fincher’ın yönettiği ve babası Jack Fincher’in senaryosuna dayanan bir Hollywood taşlaması desek yeridir.

Film özetle “Citizen Kane” (1941) filminin yazım sürecini ve senaristi Herman J. Mankiewicz’in, namı diğer Mank’in yaşadıklarını konu alıyor. Netflix gibi bir platformda daha önce Mindhunter ve House of Cards gibi işlerde adı geçen Fincher dünya genelinde birçok insanın en sevdiği yönetmen olabilir. Benim açımdan gerçekten dünya üzerinde en yetenekli 5 yönetmenden biri diyebileceğim biri.
Film özelinde konuşacak olursak insanların gerçekten hızlı tüketimi bu kadar arzuladığı bir dönemde Mank gibi bir filmin alıcısının çok olacağından emin değilim fakat bu, filmin değerini asla düşürmüyor. Çünkü Fincher genele iş yapmaktansa yaptığı işe çok özen gösteren ve kendi perspektifini ortaya koymayı seven biri. İşte Mank de tam olarak bunu yapmış diyebilirim. Aslında tam bir Hollywood’un dedikodu ve karmaşık ilişkiler dünyasını seyirciye olabilecek en akıcı şekilde aktarmaya çalışmış. Bunu yaparken ise kesinlikle alıştığımız Fincher kamera oyunlarını izlemek muazzamdı. Böyle diyaloglara ve insan ilişkilerine dayanan filmlerde bence en önemli şey izleyiciyi o akıştan koparmamaktır ki film bunu gerçekten hem flashbackler esnasında hem de normal zamanını işlerken çok iyi başarmış.

Öte yandan film siyasi olmaktan hiç kaçınmamış ve vermek istediği mesajı tam anlamıyla yerine yollamış diyebiliriz. Fincher ve ekibini oyuncu seçimi konusunda ise kutlamak gerekir. Gary Oldman, Lily Collins ve diğer oyuncular dönemin ruhuna özen göstererek iyi bir iş çıkarmışlar diyebilirim. Filmin bence en iyi sahnelerinden biri olan Mank’in yemek masası başında anlattığı senaryo ve iğnelemeleri kesinlikle son dönem sinema tarihinde ikonik bir yeri hak ediyor.

Özetle sinemanın geçmiş zamanına tanık olup Citizen Kane gibi muhteşem bir işin yapımında ve yazımında ne gibi olayların yaşandığını merak ediyorsanız filmi kesinlikle öneririm. Siyah Beyaz film izleme konusunda hâlâ dünyanın bir tereddüttü olsa da Fincher bunu bile düşünüp filmin akıcılığını hızlandırmış diyebilirim. Bu büyük ihtimalle sinema eleştirmenleri ve izleyicilerini bir noktada ikiye bölecektir demedi demeyin.
İyi Seyirler 😊
