Nostalghia, 1983 yapımı Cannes’da 3 ödüle layık görülen başrollerini, Oleg Yankovsky, Domiziana Giordano ve Erland Josephson’un üstlendiği kısmen otobiyografi niteliği taşıyan bir Tarkovski filmi.
Film, yurt özlemi çeken, ülkesini terkeden marjinal bir entelektüelin hikayesini anlatıyor. Sinema sanatında çok az rastlayabileceğimiz monolog(bir oyunda kişilerden birinin kendi kendine yaptığı konuşma.) sahneler sayesinde aktarılmak istenen duygu pekiştirilmiştir. İtalya’da sürgün yaşayan ve eski bir Rus müzisyeninin intiharını araştıran Rus şair ile ailesinden uzun zaman önce ayrılıp evini yakan bir meczubun hikayesidir. Ünlü bir Rus şair olan Andrei Bolonya’da eğitim görmüş Sosnovsky’nin hayatını araştırmak için İtalya’ya gider. Alımlı bir kadın olan tercümanı ile birlikte Toskana’dayken karısının ve mutsuz evliliğinin hatırası onu hiç ummadığı bir anda yakalar. İtalya serüveni Andrei için içsel bir serüven haline gelir. Şair hakikati aramak amacıyla kendini bulduğu bu yolda yavaş yavaş mistik bir aydınlanma şairi rahatlatacaktır.
”Bir Delinin Haykırışı
… İşte yeni anlaşmam:
Geceleri güneşli olmalı ve Ağustos da karlı
Büyük şeyler sona erer, küçük şeyler baki kalır.
Toplum böyle parçalanmaktansa, yeniden bir araya
gelmeli
Sadece doğaya bak, hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz
Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz, suları kirletmeden.
Deli bir adam size ,kendinizden utanmanızı söylüyor ise ne biçim bir dünyadır burası ?
Anne, başının etrafında dolaşan ve sen güldükçe berraklaşan o hafif şey havaymış…”
Filmin beni en çok etkileyen yanlarından biri, filmde öznel kaygılar, duygulardan çok yozlaşan dünya ve insanların bitki gibi sorgusuz sualsiz yaşayış biçimlerini eleştiriyor olması. Toplumda kimseyi ayırmadan – Siyasi veyahut bir zümreye ait olmadan- birlikte olma çağırısı. Hümanizm adına yapılan en güzel eserlerin başını çeker bence bu kesit.Bu filmi izledikten sonra içimden aniden şunları tekrarladım ” Birlikte olmak için bütün bunların farkına varmak için delirmemiz gerekiyorsa bırakın hepimiz delirelim.”
Peki Nostalghia nedir ? Bir özlemin öyküsü mü ? Yoksa sorgulayıcı bir yakarış mı ? Tarkovski’ye göre:” Nostalghia bütün bir duygudur. Nostalghia dünya önündeki güçsüzlüktür. Maneviyatını insanlara iletememenin acısı.” Bana göre ise sınırları kaldırmak için can atarken kendini farklılaştırmaktan alıkoyamayanların hikayesidir.
