Film Eleştirileri

Poor Things (2023)

“The Favourite sonrası sessizliği neyle bozacak diye merak edilen Yorgos Lantimos’tan bir şaheser” diye başlık atsam herhalde abartmış olmam. Pandemi sonrası sinema alışkanlığını kazanmak insanlar adına epey bir zorlu süreçti, ben burada sadece alıştığımız o hızlı tüketimden çok sinemaya çıkan işlerinde birbirinin tekrarı olduğunu düşünüyordum. Özellikle 2023 sonuna doğru çıkan işlerle gerçekten hem bu sinemanın sıkışmışlığı çözülmeye başladı hemde insanların gerçekten iyi filmlere değer verdiğini ve buna vakit ayırdığını tekrar görmüş olduk. Hem Yorgos sineması hemde konusu ve görüntüleri itibariyle ben genel Türk sinema izleyicisi kitlesinin çok merak etmeyeceğini düşünmüştüm fakat inanın bilet bulmakta zorlandım. Filme detay girmeden genel yorumumu şöyle belirteyim; Uzun zamandır izlediğim hikayesini bu kadar elit ve etkileşimli bir şekilde anlatan en iyi film. Buradan sonrasında hafif spoiler vardır haber edeyim!

Övgü seline ilk olarak Emma Stone ve oyunculuklar ile başlamak lazım. Tabii ki casting’i görünce buradan kötü film çıkmaz der her insan ama filmi bide bütünüyle değerlendirince övülmesi gereken çok fazla şey olduğunu düşünüyorum. Özellikle Emma Stone’un film her bölümünde girdiği role bu kadar hızlı adapte olup karşıya aktarışı muhteşem. İşin güzel tarafı bunu yaparken yüksek tepkiler verip seyircinin ağzına sokarak değil de kendiliğinden ve o deliliğinde bile bir sakinlik bularak yapıyor. Tabii bir de Mark Ruffalo ve Willem Dafoe ile olan uyumları var ki onlar da çok birebir ve karakterlerin doğasına özeldi. Öte yandan Mark Ruffalo götü görmekten bir ara gına gelse de ağabey döktürmüş. Ben bilhassa karakterinin kendini Bella Baxter’a kaptırdıktan sonra ki tepkilerini çok gerçekçi buldum. Oralarda oyunculuk dersi de vermeden duramamış kral.

İşin hikaye ve anlatıcılığı kısmına gelirsek burada şu detayı vererek başlamak lazım, film Alasdair Gray adlı yazarın aynı adlı hikayesinden yola çıkarak yapılmış. Senaryo kısmında ise Yorgos, The Favourite filminde birlikte çalıştığı Tony McNamara ile çalışmış. Ben burada Tony’e büyük bir alkışın gitmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü her zaman hazır bir hikayeyi uyarlamak kolay görünse de o kitaptaki ritmi perdeye aktarmanın o kadar kolay olmadığına inananlardanım. The Favourite filminde de özellikle diyalog işini ve hikayenin ritmini gerçekten çok iyi kotarmıştı. Burada da yine aynı seviyede sizi hep bir ritimde tutuyor. Ben sadece filmin ortalarında aynılaşma ve bayağılaşmadan rahatsız oldum buralar az seyir zevkimi azaltmıştı fakat gemideki felsefe sahnesinden sonra yine aktı gitti gerçekten. Öte yandan kostüm ekibi başta olmak üzere tüm prodüksiyon gerçekten çok iyi çalışmış tebrik etmek lazım. Yorgos’un en büyük bütçeli filmim demesinin altı net bir şekilde dolmuş.

Filme dair canımı sıkan ve beni düşündürten tek şey acaba sonu daha komplike bir duygu ile bitebilir miydi? Bu konuda net bir cevabım olmasa da bana gelişme kısmı bu kadar farklı duygular hissettirirken sonucunda çok basit ve ilk akla gelen duyguları çağrıştırması biraz garip geldi. Özetle Poor Things benim kreatif anlamda izlemekten çok keyif aldığım bir iş olmuş. Yorgos’un kafasındaki o sapkın dünyayı her filmine ayrı şekilde işliyor olması ise çok ayrı bir seviye gerçekten. Oscar’da En İyi film ödülünü alıp alamayacağından emin değilim ama Emma Stone’un kesinlikle en iyi kadın oyuncu Oscarını alacaktır. Müsait bir an yakalayan herkesin gidip bir an önce izlemesini şiddetle tavsiye ederim. İyi seyirler…

Yorum Yap
1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız (Henüz oy verilmedi)
Loading...

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

En Popüler Yazılar

Sosyal Eleştiri olarak sizlere dizi film oyun vb. birçok kategoride eleştiriler ve öneriler sunuyoruz. Bununla kalmayıp hayattan tecrübeler ve günümuz medyasından birçok gelişmeyi de sizlere aktarıyoruz.

Copyright © 2017 Sosyal Eleştiri. Created byPYLOP

To Top