Film Eleştirileri

Tabutta Rövaşata

20.yy sinemasında zirve noktası haline gelen kaybediş öyküleri, durağan ilerleyen yaşam öyküleri, ışıltılı şehirlerin arka yüzleri… Tekrar 21.yy’da da bıraktığı tahtını geri aldı diyebiliriz. Türk sinemasının en iyi kaybedişlerinden biri de Tabutta Rövaşata’dır işte. Bu tarz konular bana göre her zaman sinemada cesaret isteyen bir iştir . Hayatın nesnel konularını bir kenara bırakıp klişeleşmiş heyecan dolu özgünlükten bir haber konuları seçmek yerine bilinmezlerle dolu kaybediş öykülerini yazmak ve seyirciye bunu sunmak en zor seçimlerden biridir. Çünkü izleyiciyi filme bağlayacak sürekleyicilikte akmaz film.

Yönetmenliğini ve senaristliğini Derviş Zaim’in üstlendiği 1996 yapımı Tabutta Rövaşata İstanbul’un arka yüzünde geçen bir kaybediş hikayesi diyebiliriz.

Rumelihisar’da sokakta yaşan Mahsun(Ahmet Uğurlu)  genellikle sevilen kimsesiz bir adamdır. Hayatını araba çalarak  ve çıkma ekmeklerle karnını doyurarak geçirir.  Kimi zaman sarı ile balığa çıkarak vakit geçirir kimi zaman ise Reis(Tuncel Kurtiz) ile sohbet ederek vaktini geçirir. Kalacak yerleri olmadığı için aksama kadar Zeki’nin kahvesinde oturup geceleri kimi zaman inşaatta kimi zaman kayıkta kalırlar.

“soğuk olan hava değil mahsun. insanlar soğuk. hayat çok soğuk. keşke bu kadar soğuk olmasaydı da dünya, sen de bu kadar üşümeseydin.”

Mahsun bir gün Sarı’yı teknede ölü olarak bulur bu olaydan sonra daha çok çıkmaza sürüklenir ve adeta beladan belaya doğru koşar. Polis ve Reis’in yardımları sonucunda Mahsun’un kurtulması için Kahvehane de tuvaleti temizlemek üzere işe girer. Bu sayede kahvede sürekli gördüğü eroinman kız ile dialog kurmaya başlar. Evi olmadığı için kaldığı odanın anahtarını kıza verir. Herşey biraz biraz düzelmeye başladığı sırada eroin karşılığı oda da erkeklerle birlikte olduğunu öğrendiği anda ilk çatışmalarda başlamış olur. ”Orospu” diye yaka paça kovsa da kadını istediği yere kadar götürür. Ertesi gün kadının düşürdüğü fuları yıkayıp götürür verir. Ve yaşadığı hayatta ki en gerçek en masum hisleri de farkedilmeye başlar. Fakat kadının gitmesinden sonra Mahsun yeniden eski hayatına döner.

Peki ya Mahsun’u bu aşk çıkmazına sürükleyen neydi? Safça bir  sevgi mi ? Düzenli bir yaşam kurup hayatta kalma iç güdüsü mü ? Yoksa kimsesizliğin verdiği yorgunluk mu ? Burda söz hakkı bizde. Senaryonun bu noktasında Derviş Zaim ipleri bizim elimize vermiş.

Mahsun’u bu denli izleyiciye saf gösteren neydi peki ? Bu soru filmin kilit sorusu bence. Mahsun evsiz kimsesiz hayatını yasadışı işlerle geçiren bir insan bize bu denli saf gelen neydi ? Bence bu sorunun cevabı Mahsun’un çaresizliği ve yüreğinin iyiliğinde gizli. Yıllarca evsiz barksız yaşadıktan sonra bir göz oda bulmuşken sonunda sıcacık kalacak yeri olmuşken sokakta kalan bir kadına yardım etmesindeydi büyü. Veyahut çaldığı arabalardan para kazanmak yerine gece çalıp bir gece arabada uyuduktan sonra arabayı geri bırakmasındaydı. Mahsun bütün kaybedişlerine rağmen insanlığından ödün vermedi. Bizi de imrendiren buydu aslında. Hayatın en kötü yüzlerini, en soğuk gecelerini, en vicdansız insanlarını görmesine rağmen arkadaşlarına son derece güvenip ve onlara sımsıkı sarılan Mahsun bizi etkileyen asıl büyü buydu.

Derviş Zaim’in senaristi ve yönetmeni olduğu bu filmin çekim paralarını ve montaj parasını zorluklarla karşıladığı için oyuncuların hiçbiri para almamıştır. Filmin çekim öyküsünden bile dostluk olan bu filmde başka bir kavramdan bahsetmek tabiki de mümkün olamaz.

”+ Senin yatacak yerin yok mu?
– Hem var, hem yok. Arkadaşlarda kalıyorum.
+ Ben de. Ama arkadaşlar iyidir.”

 

Bu film hakkında küçük bir anektottan bahsetmesek olmaz ; izleyicilerin bir çoğunu derinden etkileyen bu filmde izlediğimiz Eroinman kadın rolündeki Ayşen Aydemir.. Hem akademik hem de teorik anlamda kendini çok fazla geliştiren ve filmde de kendine hayran bırakan tribal bakışlarıyla hepimizin içine işleyen bu güzel kadın oynadığı tek film olan Tabutta Rövaşata sayesinde yıllar sonra ilk ödülünü alacağı gün ölmüştü. Derviş Zaim ölümünün ardından anlatıyor : ‘‘Öfkeliyim. çünkü Ayşen bir tek Tabutta Rövaşata’da oynadı. çok mu yeteneksizdi bu kız? hayır. aksine, en yeteneklisi, en iyisiydi. ama filmlerde rol almak için gereken o bayağı ilişkilere giremedi. ortalama olanın prim yaptığı bir yerde oyunculuk yapmaya çalıştığı için tanıyamadınız onu. zaten o, ortalamanın dünyasında varolamazdı.’’

Yani anlayacağınız Ayşen’in hikayesi cafcaflı başarı hikayelerinden değildi. Onunki insanların hayatta kurduğu tuhaf ve mutlu yaşamlardan alacağı kalmış genç bir kadının hikayesi – artık hep genç kalacak bir kadının hikayesi-.

Yorum Yap
1 Yıldız2 Yıldız3 Yıldız4 Yıldız5 Yıldız
(2 oy, ortalama: 5,00, 5 üzerinden )
Loading...

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

En Popüler Yazılar

Sosyal Eleştiri olarak sizlere dizi film oyun vb. birçok kategoride eleştiriler ve öneriler sunuyoruz. Bununla kalmayıp hayattan tecrübeler ve günümuz medyasından birçok gelişmeyi de sizlere aktarıyoruz.

Copyright © 2017 Sosyal Eleştiri. Created byPYLOP

To Top