Türkiye’de ne zaman televizyon-sinema alanında bir iş üretilse, ilk karşılaşılan şey seyircinin aşırı reaksiyonu oluyor. Dizi hakkındaki yorumlarıma geçmeden önce bu konuya bir değinmek istedim. Günün sonunda seyircinin beğenisine sunulan sadece bir iş üzerinden, insanların kişisel hayatlarına varıncaya kadar ahlaksız ve hiç insancıl olmayan tepkiler göstermek nasıl bir davranıştır ya? Kötü bir dizi olabilir, kötü oyunculukla karşılaşabilirsiniz belki saçma sapan diyaloglar sizi sinir edebilir ama bunun karşılığında o işe emek göstermiş insanlara hakaret edemez ve hadsizce fiziksel özellikleriyle dalga geçemezsiniz. Tek yapabileceğiniz şey “DİZİ” hakkındaki yorumlarınızı yapıp yavaşça kenara çekilmektir.
Bir ufak içimi boşalttıktan sonra sadece dizi ile alakalı ve bu proje özelinde yorumlarımı paylaşayım. Yaklaşık dört, beş günde falan bu diziyi bitirdim fakat bunu söylememdeki sebep diziyi çok da övmek için değil. Ortalıkta bu kadar yorum dönerken hızlıca seyredip fikirlerimi paylaşmak istiyordum. Direkt konuya buradan girmekte fayda var benim dizi boyunca en çok takıldığım olay dizinin akış problemi. Özellikle bu tarz günümüzden eskiye dönüp sonrasında yıllar arasında geçiş yaptığımız yapımlarda seyirciyi o an’dan koparmamak için büyük çabalamak gerekiyor. Yurtdışında bu minvalde, 11.22.63 vb. birçok işi seyretmiş olan insanların ben bu sorunu yaşadığını düşünüyorum çünkü dizinin akması için ne sarsıcı diyaloglar ne de aşırı iyi oyunculuklar görüyoruz. Beni en çok üzen de buydu çünkü gerçekten oyuncu kadrosu bunu sağlayabilecek bir kalitede.
Ben genel anlamda oyunculukları belli bir standartta buldum fakat bu dönem dizisi yada filmi çekerken çok aradığım bir şey değil, daha fazla dönemin ruhuna göre hareket etmeleri bence bu diziyi daha iyi bir hale getirebilirdi. Benim dizi boyunca oyunculuklarını en çok beğendiğim 2 kişi Selahattin Paşalı (Halit) ve Ahmet Varlı (Dimitri). Öte yandan bir parantez de Hazal Kaya için açabilirim açıkçası genel birinci sezon performansına baktığımda hiç beğenmedim fakat 4.bölümden sonra bence döneme daha uygun tepkiler vermeye başlıyor bu da 2.sezon için bir umut olur mu orasını bilemiyorum. Çünkü benim en çok takıldığım şey kendini bir anda bu kadar yıl öncesinde ve önemli bir anda bulan bir insanın nasıl aşırı reaksiyon göstermiyor oluşuydu. Ben açıkçası bu konuda senaryonun ve yazılan diyalogların da oyuncu performansını aşağıya çektiğini düşünüyorum.
Toparlamak gerekirse, Pera Palas’ta Gece Yarısı Türkiye standartlarının üstünde ama global seviyenin de bir hayli altında olduğunu düşünüyorum. Sahne dekoru, kıyafetler ve kullanılan CGI, VFX konusunda her geçen gün gelişim gösteriyoruz. Buna kesinlikle katılıyorum ama işin senaryo ve özellikle diyalog yazımı konusunda daha samimi, lokal bir dille yazmanın seyirciye etkiyi daha rahat geçireceğini düşünüyorum. Dijitale bundan daha hızlı üretip hatalarımızı görüp bundan ders aldığımız sürece ben çok daha güzel işler çıkaracağımıza inanıyorum. Çünkü bunun için yeterli kalitede yönetmen, oyuncu, teknik ekip vs. sahip olduğumuzu düşünüyorum. Şimdiden herkese iyi seyirler dilerim.