Snatch, The Gentlemen filmlerinin sahibi değerli abim Guy Ritchie’nin son filmi The Covenant’tan bahsedeceğim bugün. Filme geçmeden önce şöyle bir Guy Ritchie övmesek olmaz bence dünyanın en underrated yönetmenlerinden biri olabilir kendisi. Filmleri ödül törenlerine oynayacak tarzda ve derinlikte (hikayesi bakımından) değil diye çok göz ardı ediliyor fakat bence kendine özgü muhteşem bir tarzı var. Bunu çoğu filminde görebiliyoruz örneğin Antlaşma’da (The Covenant) görece gerçekten derin ve dram yüklü bir film bize sunarken aynı zamanda aksiyonu da iyi bir şekilde veriyor. Kendini hikayenin tek bir duygusuna sıkıştırmayan ve birçok duyguyu seyirciye bir film süresi boyunca verebilen bir yönetmen. Tabii bu yönetmeni Jake Gyllenhaal, Antony Starr ve Emily Beecham gibi ünlü oyuncularla birleştirdiğinizde ortaya güzel bir eser çıkıyor. Tabii Dar Salim abininde hakkını vermesek olmaz ben kendisini bu filmle tanıdım ve performansına bayıldım.
Film kısa özetle, Teğmen John Kinley’in Afganistan’daki son görevi esnasında birlikte çalıştığı yerel tercüman Ahmed ile tanışması ve sonrasında birlikte düştükleri pusunun hayatlarını nasıl etkilediği üzerine yoğunlaşıyor. Film yaklaşık 55milyon dolarlık bütçesinin karşılığını gişede alamamış olsa bile ben vasatın üzerinde bir film olduğunu düşünüyorum. Hikayesi ABD’de son 20 yılda yapılan yüzlerce filmle benzer tarzda olsa da anlatı bakımından birçoğundan ayrılıyor. İşte bu anlatıda da Guy Ritchie abinin yetenekleri devreye giriyor. Aksiyonu gayet iyi görüntü yönetmenliği ve slow motion sahnelerde kullanılan zoom efektleriyle iyi desteklemişler bu benim çok hoşuma gitti. Özellikle ekip olarak pusuya düştükleri sahne hem iyi kurgulanmış hemde kamera hareketleri gerçekten hoştu. Tabii aksiyonu iyi verirken film hikayeden çok fazla koparmış bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Gerçekten Teğmen Kinley ve Ahmed’in ilişkisine biraz daha yoğunlaşılsa buradan çok iyi bir savaş/aksiyon filmi çıkabilirdi. Hikayedeki asıl derdin, Ahmed’in Kinley’e karşı olan sadakatinin nasıl bu noktaya geldiğini hatta bu gelişteki motivasyonun ne olduğunu seyirciye aktaramadıkları olduğunu düşünüyorum.
Oyunculuk konusunda film ekibi yan karakterlerine çok laf söyletecek büyüklükte roller yazmamış bu yüzden başrol ikilisine yoğunlaşmak ve onlar hakkında konuşmak daha rahat oluyor. Ben gerçekten Dar Salim’in (Ahmed) oyunculuğunu çok beğendim. Yerel tercümanın neden bu mesleği yaptığıyla ilgili motivasyonunu jest ve mimiklerine çok iyi aktardığını düşünüyorum. Öte yandan Jake abi koyduğu çıtayı her zaman koruyabiliyor bence en güzel özelliği ise uçup kaçmak için çok abartılı bir oyunculuk sergilememesi. Onun her rolü dengesinde oynama huyunu çok seviyorum. En iyi filmlerinden biri asla demem ama bence rolüne yakışır seviyedeydi.
Özetle The Covenant son zamanların en şahane filmlerinden biri değil fakat Guy Ritchie tarzını seven yada bu yönetmene ilgi duyan herkesin açıp izlemesi gereken bir film. Konusu sebebiyle tipik bir Amerikan filmi ne izleyeceğiz ya tarzında ön yargılı olunabilir. Bu sebeple Guy Ritchie gözünden bir yerel tercüman ve ABD’li komutan hikayesi nasıl anlatılır bir izleyin derim.